2017 İnsan Hakları Raporu Türkiye ABD Ankara Büyükelçiliği ve Türkiye’deki Konsolosluklar

Bir de, buranın sadece PKK boyutunu düşünüyoruz; hep onu tartıştık, heponu konuştuk, hep o boyutunu ele aldık. Daha düne kadar gündemde olan Hizbullahile ilgili araştırma önergesini, burada, niye görüşmedik, şahsen merakediyorum. Acaba, Umut Operasyonu gibi, ECO toplantısına gitmeyi engellemekiçin, o günlerde kullanılmak üzere, bu da rafa mı kaldırıldı? Yoksa izlerkaybolduktan, yoksa deliller ortadan kaldırıldıktan, yoksa ilişkilerkoparıldıktan, sıcaklığını kaybettikten, gündemden düştükten sonra mı, biz, oaraştırmayı burada görüşeceğiz? Çünkü, Hizbullah olayı da, PKK olayı ileilişkili, bölgeyle ilişkili ve Türkiye ile ilişkili bir hadisedir. Bunlardasamimi olmamız lazım, bunun bütün boyutlarını ele almamız lazım. İşte “vatan sağ olsun” deniliyor “vatan sağ olsun”demekle, vatan sağ olmaz “şehitler ölmez, vatan bölünmez” demekle de vatanınbölünmez bütünlüğü korunmaz “kahraman” demekle de bu işlere çözüm getirilmez;bu iş, akıl gereğidir, ilim gereğidir. Bunu bileceksin; otoriteyi, devletingücünü, kullanacaksın ve bu işleri çözeceksin.

  • “İş arkadaşlarına ve iş sahiplerine söz veya hareketle sataşmak” (657 SK m.125/B-h).
  • Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış beş yaşında emekli olurlar.
  • İş akdine dayanmayan, eğitim amaçlı olan avukatlık stajına tanınan borçlanma hakkının meslek liselerine de tanınması, Anayasa’nın eşitlik ilkesi gereği haklı ve meşru bir taleptir.

Buna uygun olarak 9 Şubat 1985 tarihli yeni bir anayasa şartı kabul edildi. Taya, demokrasiye dönüş ve insan haklarına saygıyı amaçladıklarını, ülkenin de her şeyden önce eğitime muhtaç olduğunu açıklıyordu. Mısır anayasası basını da bir devlet organı gibi altı madde ile ayrıca düzenlemiştir. Buna göre basın özerk bir halk gücüdür ve anayasa ile kanuna uygun olarak görevini yerine getirir. Basın araçları, sermayesi ve malları halkın denetimi altındadır\. 7/24 müşteri desteğiyle her türlü sorunda yanındayız, kesintisiz oyunun keyfini çıkar. paribahis\. Gazeteciler kanuna uygun şekilde haber toplamak ve iletmek hakkına sahiptir. Devlet organları ile basın işlerini ve ilişkilerini düzenleyecek ve gözetecek bir yüksek kurul oluşturulmasını da anayasa emretmiştir.

2) Memurun savunması (Memurun alınan ifadesi veya sonradan yaptığı yazılı savunmasıdır.) Memur verilen süre içinde savunmasını yapmamışsa bu husus savunma yerine kaim olmak üzere dosyada belirtilir. [274] “Maiyet” ile “ast” kavramları aynı anlama gelmemektedir. Her ast mutlaka maiyet olmayacağı gibi, bazen, maiyet rütbe veya kıdemce amirinden yüksek olabilir. Örneğin, şube müdürlüğüne kurmay subay atanması gereken karargâhlarda şube müdürü yarbay rütbesinde bir kurmay subay olurken, emrinde albay rütbesinde bir subay olabilmektedir. Maddesi uyarınca, amir, kendisinden rütbe ve kıdemce üst olan maiyetine layık olduğu saygıyı göstermeye mecbur olduğu gibi, rütbe ve kıdemce yüksek olan bir maiyet de kendisinin astı olan amirin verdiği emirleri yapmaya mecburdur. Özürsüz kaybeden veya harabolmasına sebebiyet veren …… asker kişiler, eşyanın değeri, önemi, meydana gelen hasarın miktarı ve fiilin işleniş şekline göre üç aydan iki seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar” (AsCK m.130). [123] Bu ifade AsCK’nun bazı maddelerinde sözü geçen “hizmet esnasında”, “hizmetten sıyrılmak maksadıyla” gibi sözcüklerin karşılığıdır. Kanun bu hükmü ile görevi korumayı amaçlamıştır (Özbakan, Disiplin, s.151; Kardaş-Çıngı, Disiplin, s.205). AYİM bir çok kararında; idari uyarı yazılarının, uyarı cezası olarak kayıtlara geçirilmesini,[895]  yine ceza verildiğine dair hiçbir kayıt bulunmamasına rağmen kayıtlarda görünen cezaları, sebep unsuru yönünden yok hükmünde saymaktadır[896]. Kanun bazen idari işlemin sebebini açıkça göstermiş olabilir.

Haberleşme hürriyeti, insanlar arasında gerçekleşen tüm iletişim yöntemlerini kapsar. Kanın dökülmediği, can ve mal güvenliğinin sağlandığı, eşit ve özgür bir ülkede yaşamayı istemeyecek insan yoktur. Aksi olursa, o bireye “normal insan” gözü ile bakılamaz. Türk Milleti’nin her bireyi; etnik ve dini temelli farklılığa dayanmayan Türkiye Cumhuriyeti’nin “can suyu” olduğunu bilir. Kaide; yirmi beş başlıkta toplanan hukukun evrensel ilke ve esaslarına inanmak, güvenmek, bunlara göre kanun çıkarmak ve uygulamaktır. Demokrasi, cumhuriyet ve adalet, toplumun tüm katmanlarının ve vatandaşların vazgeçilmezidir. Kamu kudretini kullanan, can ve mal güvenliğini sağlamaya dair kamu hizmetini yerine getirmeyi taahhüt eden, egemenlik sahibi Millet adına hareket eden Devletin, hangi amaçla olursa olsun sokak ve caddelerin kontrolünü başka bir güce bırakması beklenmez, hatta düşünülemez.

Ayrıca cezanın niteliği itibariyle insan onuruna aykırı olmasa dahi, süresi, miktarı bakımından insanlık dışı sayılması mümkündür. Suç ve ceza arasında belli ve orantılı bir ilişki bulunmalıdır. Suçla orantısız, aşırı boyutta bir ceza gayriinsani muamele sayılabilir[527]. Onur kırıcı muamelelerin mağdur üzerindeki etkisi; mağdurda korku, anksiyete ve aşağılık duygusu yaratması ve onları kendisi veya başkaları karşısında alçaltıcı niteliktedir. Mağdurun fiziksel veya moral direncini kırmaya yönelik uygulamalar yahut mağduru iradesine veya vicdanının aksine hareket etmeye yönelten uygulamalar bu kapsamdadır. Kişiyi kamu önünde teşhir etme, kamu gücünün veya görevlilerinin oyuncağı haline getirme, fiziki ceza verme gibi muameleler onur kırıcı muamele kavramı içerisine girmektedir. Onur kırıcı davranışlar sadece moral değerleri üzerinde etkili değildir. Mağdurun manevi bakımdan olduğu kadar maddi bakımdan da zarar görmesi mümkündür[523]. Yargıtay, çocuğun gayri sahih nesepli olarak babasına mirasçı olması konusunu incelerken AİHS’nin varlığını dikkate almış[476], Türkçe bilmeyen sanıkların sorguları için temin edilen tercüman ücretinin yargılama gideri olarak sanıklara yükletilmemesi konusunu incelerken AİHS’nin kanun düzeyinde olduğunu belirtmiştir[477]. Akıllıoğlu da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “anayasal değer”de, hatta “anayasa üstü” konumda olduğunu düşünmektedir. Yazara göre, Anayasanın eksenini oluşturan “insan haklarına saygı” ilkesi sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin değil, fakat bütün uluslararası insan hakları normlarının anayasal değerde sayılmasını zorunlu kılmaktadır[472]. Disiplin amiri işlenen fiilin niteliğini, failin kişiliğini, o ana kadarki tu­tum ve davranışlarını, fiili işlerken içinde bulunduğu hal ve şartları, fiilin hizmete olan etkisini göz önünde bulundurarak disiplinin korunması için faile ceza vermek gerekip ge­rekmediğine karar verecektir.

Ayrıca, video kaydı cihazın kendisinde veya bir harici diskte saklanıyorsa, kişisel verilerin kaybolması veya çalınması gibi ek bir risk de vardır. Değişen ve gelişen şartlar çerçevesinde klasik satım yöntemlerinde birtakım değişiklikler meydana gelmiştir. Satıcı ile alıcının fiziken az efor sarfı ve zaman tasarrufu ile ortak iradeleri üzerinde buluştukları “Mesafeli Satışlar” kavramı da bu devinimde ortaya çıkmıştır. Mesleğin akademik boyutlarda gerçekleştirilmesi veticaretin içerisinde değer kaybetmemesi için doğrudan devlet ödeneği iledevletin garantisi altına alınmıştır. 18-24 Mayıs 2000 tarihli AktüelDergisinde Sayın AhmetAltan tarafından kaleme alınan “Bir Çocuk Ölüme Nasıl Bakar? ” başlıklımakaleyi; Çocuk Doktoru ve Hipokrat yemini etmiş bir Hekim olarak dikkatleokudum. Aşağıdaki sorularımın TBMM İçtüzüğünün 96 ncı Maddesi gereğince; AdaletBakanı Sayın Prof. Dr. Hikmet Sami Türk tarafından yazılı olarakcevaplandırılması konusunda aracılığınızı arz ederim. Tasarının maddelerine geçilmesi sırasında kararyetersayısının aranılması istenilmiş ve bulunamamıştı. Temsil tazminatı; evet, onun da düzeltilmesi, konuda vegündemdedir. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – SayınBaşkan, kıymetli milletvekilleri; sorular, bir kısım milletvekiliarkadaşlarımda müşterek.

Bu yeni bir metin olmayıp Endonezya Cumhuriyeti’nin 1945’teki ilk anayasasıdır. Bu anayasa daha önce Cumhuriyet’in kuruluşundan 27 Aralık 1949’a kadar yürürlükte kalmış, bu tarihte yerini yeni bir anayasaya bırakmıştı. Çok kısa ömürlü olan 1949 anayasası da 17 Ağustos 1950’de, 1945 ve 1949 anayasalarının karışımı olan yeni bir anayasayla yer değiştirmiştir. Geçici olduğu bildirilen 1950 anayasası ise 5 Temmuz 1959’a kadar yürürlükte kalmıştır. İşte bu tarihte cumhurbaşkanı kararnâmesiyle cumhuriyetin 1945 tarihli ilk anayasası tekrar yürürlüğe konulmuştur.

Sübjektif tarafsızlık, mahkeme üyesi hâkimin kişisel tarafsızlığını ifade eder ve aksi sabit oluncaya kadar var sayılır. Objektif tarafsızlık ise kurum olarak mahkemenin kişide bıraktığı izlenim yani hak arayanlara güven veren tarafsız bir görünüme sahip bulunmasıdır. Bunun değer­lendirilmesi organik (mahkemenin kuruluş şekli) ve fonksiyonel (görevin yerine getirilme tarzı) yönlerden yapılmaktadır[663]. Bu nedenle burada disiplin mahkemelerinin tarafsızlığını ayrıca tartışmaya gerek yoktur. Bağımsızlıkları bu derece şüpheli olan bir mahkemenin tarafsızlığından söz edilemez[664]. AİHM Bağımsızlıkla ilgili tespitlerin disiplin mahkemesinin objektif tarafsızlığını zedelediğini, bu yapısıyla kişilere güven verecek bir izlenim bırakmadığını  belirterek disiplin mahkemelerinin bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmadığına karar vermiştir. Maddesinde düzenlenen düşünceyi açıklama ve yayma (dolayısıyla haber veya fikir alma) hürriyeti, askerlik hizmetlerinin gereklerine uygun olarak 477 Sayılı Kanunun 61. Maddesinde düzenlenen disiplin suçuyla, askeri öğrenci, erbaş ve erler bakımından sınırlandırılmış, bu maddede, okunması veya bulundurulması Genelkurmay Başkanlığı tarafından yasak edilen kitap, dergi ve her türlü yazıların okunması veya bulundurulması cezai müeyyideye bağlanmıştır. Bu sınırlamanın fiilen gerçekleştirilmesi veya sınırlamanın denetlenmesi açısından idarenin bir takım tedbirler alması mümkündür.

Buna göre devletin en üst organı, dokuzu sürekli on üç üyeden oluşan ihtilâl konseyidir. Yasama, bakanlar kurulunu atama ve görevden alma, af, ceza, milletlerarası ilişkiler gibi bütün yönetim konseydedir. Konseyin başkanı, cumhuriyetin temsilcisi ve silâhlı kuvvetlerin başkumandanıdır. Temmuz ayında Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye direktörü dahil olmak üzere sekiz önde gelen insan hakları savunucusu ve iki yabancı eğitimci, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2016 başarısız darbe girişiminin “devamı” olduğunu iddia ettiği dijital güvenlik ve stres yönetimi üzerine bir atölye çalışması sırasında gözaltına aldı. Bu kişilerden birçoğu terör örgütüne yardım etmekle suçlandı. Bu kişilerin tümü Ekim ayında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı ancak haklarındaki adli süreç yıl sonu itibarıyla devam ediyordu. Mart ayında bir mahkeme, muhafazakâr insan hakları örgütü Mazlumder’in başkan ve yönetim kurulunu görevden alarak kuruma bir kayyum atadı. Söz konusu STK’nın yeni yönetim kadrosu çoğunluğu Kürt bölgelerinde olmak üzere derneğin 16 temsilciliğini kapattı. Yaşanan bu yetki devrinin sebepleri yıl sonu itibarıyla belirsizliğini korudu. Atılan bu adım, kuruluşun ülkenin güneydoğusundaki insan hakları ihlallerine yönelik eleştirilerine karşı hükümetin susturma girişimi olduğu yönünden eleştirildi. Hükümet ayrıca geniş tanınırlığa sahip bir dizi kişiyi temsil eden bazı avukatları da hedef aldı. 12 Eylül’de polis, haklarındaki davalar nedeniyle destek eylemleridüzenlenen ve bu davalara ulusal ve uluslararası medyanın da önemli ölçüde ilgi gösterdiği Nuriye Gülmen ve Semih Özakça adlı açlık grevi yapan iki tutuklu eğitimciyi temsil eden avukatların İstanbul ve Ankara’daki bürolarına baskın düzenledi.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Secondary Navigation